Ghost Trick: Phantom Detective
Talha Aynacı

Sayfa 1

Hayalet denildiğinde irkilmeli insan. Tüyleri diken diken edecek bir hikâye akla gelmeli. Hem de uykularınızı kaçıracak, gece 2 adım ötenizdeki tuvalete gitmekten alıkoyacak cinsten. Amma velâkin, benim aklıma ya yumuşak huylu Casper geliyor ya da rahmetli Patrick Swayze ve Demi Moore ikilisinin başrollerini paylaştığı o efsane romantik film. Ha, tabii bir de Hayalet Avcıları.
 
Ghost Trick’te karşımıza çıkan hayalet hikâyesi de ürkütücü olmaktan bir o kadar uzakta. Korku değil bir gizem havasının hâkim olduğu senaryomuz, ana karakterimizin uzun süreli bilinç kaybının ardından şehir çöplüğünde uyanmasıyla başlıyor. Kim olduğunu, ne olup bittiğini, buraya nasıl geldiğini dahi anlayamayan karakterimiz kendini bir anda işlenmek üzere olan bir cinayetin tam ortasında bulur. Yardım etmek ister ancak bir sorun vardır: kendisi bir ölüdür.
Çaresizce tüm olup biteni seyrederken, birden ruhlar aleminden yükselen bir ses “odun gibi duracağına bir şeyler yap!” diyerek yeni yetme hayaletimize, ruhlar diyarında her kula nasip olmayan bir güçle ; Ghost Trick adı verilen kabiliyetlerle bezendiğini ve çeşitli numaralarla duruma müdahale edebileceğini anlatır. Anlatan bir sokak lambası olunca pek etkileyici olmuyor ama etraftaki eşyaları, cansız varlıkları ve maddeleri kullanarak canı tehlikede olan kızın hayatını kurtarmamızla birlikte korkunç bir gerçekle de yüzleşmiş oluyoruz: Şafak söktüğünde hayaletimiz Sissel’in ruhu ebediyen yok olacaktır. Bu andan itibaren Sissel hem neden öldürüldüğünü/öldüğünü bulması gerekecek, hem geçmişini çözmeye çalışacak hem de insanlara yardım ederek aynı kaderi paylaşmamaları için ruhunu ortaya koyacak.
Hikâyemiz hayatını kurtardığımız kızın etrafında şekillenmeye başlarken, öldüğümüz yerde öldürülmek üzere olan bu kızın bir şekilde bizimle alakası olduğuna inanıp peşine takılmamızla farklı yönlere. Ghost Trick bize hikâye ile birlikte işleyen bulmacalarla süslenmiş bir dünya sunuyor. Bu haliyle görsel roman diye adlandırdığımız oyun türüne benzerlik gösteren bir yapıya sahip. Bir ruh olarak, yaşayanlar ve ruhlar âlemi arasında geçiş yapabiliyoruz. Yaşayanlar âleminde zaman akıp giderken, aynı yerde ruhlar âlemine geçiş yaptığımızda zaman donuveriyor. Ruhlar âlemindeyken ortamın rengi kırmızıya bürünüyor ve sadece üzerinde yolculuk yapabileceğiniz veya etkileşime geçebileceğiniz eşyaların rengi mavi bir ışık saçıyor. Etkileşime geçtiğimizde, yani Ghost Trick adını verdiğimiz güçlerimizi kullandığımızda, ele geçirdiğimiz eşyayı ne şekilde kullanabileceğimize dair üst ekranda bir ipucu görünüyor.
Sayfa 2

Hikâye ilerleyişi tamamıyla sizin bulmacaları çözüme ulaştırmanıza paralel devam ediyor. Chapter usulü ilerleyen bölümlerde yer alan bulmaca tasarımları ise Ghost Trick güçlerinizi temel alarak hazırlanmış ve mantığa dayalı çözümlere sahip. Yapımcı ekip bulmacaları eğlenceli bir şekilde oyuna adapte etmeyi başarmış. Bu yüzden bulmaca çözmekten sıkılıp, zamanla oyunun genelinden kopma gibi bir durum yaşamıyorsunuz. Bulmaca tasarımlarının hepsinde sadece tek bir çözüm yolu var her zaman mantığın ön plana çıktığı bir kurguya sahip değiller. Bazı bulmacalarda hızlı ve doğru seçimler yapmanız da çözüme giden yolda önemli bir rol oynuyor. Deneme-yanılma yöntemiyle çözeceğiniz bulmacalar, Ghost Trick’in sahip olduğu oynanış mekanikleri sayesinde eğlencesinden pek bir şey yitirmiyor.
Doğrusu oyun ilk duyurulduğunda, bulmacaları çözmek için kendimize özgü bir yol izleyeceğimizi düşünmüştüm. Yani sahip olduğumuz hayalet güçlerle istediğimiz eşyayı kullanarak her oyuncu için bulmaca çözmenin farklı bir yolu olacaktı. Bu konuda şahsım adına biraz hayal kırıklığı yaşadığımı söyleyebilirim. Ölmek üzere olan birini kurtardığınızda, oyun “Kader Değişti” noktası oluşturuyor ve olur da devam eden hikâye esnasında zamanlama hatası yaparak her şeyi mahvederseniz, bu oluşturulan kayıt noktasından itibaren bulmacayı yeniden ele alma imkânına erişiyorsunuz. Ancak bu anlarda, zaten bol bol konuşmanın yaşandığı (ve bunun da bazen sıkıcı olduğu) oyunda bazı konuşmaları tekrar dinlemek zorunda kalmak hem ruhunuzu daraltıyor hem de hikâyenin eğlenceli ve kendine bağlayıcı özelliğini yıpratıyor.
Ghost Trick’in en çok alkış alan, en çok övgü toplayan özelliği hiç şüphesiz akıcı animasyonları. Karakterlerin en keskin hareketlerinde dahi, alıştığımız mekanik animasyonlardan en ufak bir iz bulamıyorsunuz. Bu son derece yumuşak karakter animasyonlarını kendi gözlerinizle görmedikçe, ne demek istediğimi anlamanız biraz zor. Şunu söylemeliyim ki, hayalet hikâyemiz bir DS oyununda görüp görebileceğiniz en harika animasyonlara sahip. Tabii bir Japon oyunu olarak, karakterlerin verdiği tuhaf tepkilere ve enteresan diyaloglara şaşırmamanız gerekir. Normalde görsel romanlara duygusal ve karamsar bir hava hâkimdir ancak Ghost Trick, karakterleri, diyalogları ve tuhaf gizemiyle son derece absürd ve mizahi bir duruş sergiliyor.
 
Hikâyenin yazılı olarak aktarıldığı yapımda, herhangi bir seslendirme bulunmuyor. Ancak diyalogların yaşandığı esnada önemli olaylara vurgu yapmak adına eklenen ses efekti hayli dikkat çekici olmuş. Ancak bunun da bazen tekrar etmesi durumu sıradanlaştırıyor. Müzikler ise hikâyenin gizem ve heyecanına ortak olacak tınılara sahip.