Splatterhouse
Alkan Adakaner

Sayfa 1

Yıllar önce oynadığınız, yeniden yapılsa da oynasak dediğimiz oyunlar vardır. 2D grafikleri ile 8 veya 16 bit döneminde deliler gibi oynadığınız oyunlar şimdi yapılsa nasıl olurdu diye çoğumuz merak etmişizdir. Yine de bu merakımız, beklentilerimiz bize neredeyse her zaman hayal kırıklığı ile dönmüştür. Bazı klasikler ya gerçekten oyun geliştirme konusunda uzman firmaların eline verilmeli ya da hiçbir zaman yeni oyunları yapılmamalı. Buna rağmen klasikleşmiş oyunların isim haklarını elinde bulunduran firmalar, bu oyunları herhangi bir geliştiricinin ellerine teslim ederek bu klasiklerin ünlerinden yararlanma amacındalar. Şimdi bir klasik daha yeni nesilde tekrar karşımıza çıkıyor. Namco tarafından 1988 yılında Arcade salonları için geliştirilen ve daha sonra 2. ve 3. oyunuyla karşımıza çıkan Splatterhouse, Xbox 360 ve Playstation 3 ekranlarında yeniden doğuyor. Splatterhouse'u hayata döndürmek ise o kadar kolay olmadı. İlk aşamada oyunun geliştiricisi Mark of Kri ve Afro Samurai'da çalışmış elemanların bulunduğu Bottle Rocket'dı, ama firma daha sonra oyunu tamamlayamadı ve Namco Bandai oyunu tamamlamak için harekete geçti, fakat Namco Bandai de Bottlerocket'dan bir kaç eleman kiralayıp oyunu öyle geliştirebildi. Anlayacağınız Namco Bandai için Splatterhouse'a hayat vermek hiç de kolay olmadı.
    Splatterhouse, 13. Cuma veya Evil Dead gibi filmlerden etkilenmiş, aksiyon ve korku öğelerinin bulunduğu, 3. kişi bakış açısına sahip bir oyun. Tabi ki oyunumuzun konusu bu filmlerden farklılık gösteriyor. Splatterhouse'da Rick adlı bir genci yönetiyoruz. Rick, okuldan tanıştığı kız arkadaşı Jennifer ile evlilik planları yapan bir gençtir. Bir gün Profesör Henry West, Jennifer'ı malikanesine Nekrobiyoloji çalışmaları ile ilgili konuşmak için çağırır. Yanına Rick'i de alıp Profesör West'in malikanesine giden Jennifer burada West tarafından alı konulur ve erkek arkadaşı Rick ise ağır yaralı bir biçimde ölüme terk edilir. Oyunumuzun sinematiği de bu aşamada başlıyor. Kendini kanlar içerisinde bulan Rick ölmek üzeredir ve o anda yanında “The Terror Mask” adlı bir maske belirir. The Terror Mask, Rick'e maskeyi yüzüne takmasını böylece hem kendi hayatını, hem de Jennifer'ı kurtarabileceğini söyler. Rick de bu durumu sorgulayacak değildir, zira The Terror Mask onun tek umududur. Zaten Rick ölüme terk edildiğinde aklında kalan tek şey Jennifer'ın "Sonsuza kadar birlikte olmamızı diliyorum" sözleri olmuştur.
   13. Cuma'daki Jason Voorhess'in hokey maskesi gibi olan The Terror Mask'i takıp hem Jennifer'ı kurtarmak, hem de intikamımızı almak için maceramıza başlıyoruz. Oyunun senaryosu ve diyalogları çizgi roman yazarı Gordon Rennie tarafından kaleme alınmış. Rennie'nin bir profesyonel olduğu özellikle The Terror Mask'in komik konuşmalarından belli oluyor. The Terror Mask tabi ki bize iyilik olsun diye yardım etmiyor, onun da tek istediği şey olabildiğince kan'dır. Maskemiz ancak kan sayesinde daha güçlü olabiliyor ve siz onu kanla besledikçe daha güçlü olacaktır. Zaten oyuna başlar başlamaz bize saldıran canavarlarla kan banyosu yapıyoruz. Aman Tanrım yoksa oyun böyle mi derken neyse ki bunun sadece bir sahnede böyle olduğunu anlıyoruz. Rick bu kadar gücü kaldıramıyor ve yavaş yavaş gelişmesi için maske ona bir şans tanıyor. Siz insanlar çok kırılgansınız diyerek Rick ile alay eden maske ona kendini nasıl geliştirmesi gerektiğini de yol boyunca açıklıyor. Bu aşamadan itibaren sayıları ve zorluk dereceleri gittikçe artan çeşitli türdeki yaratıklara karşı savaşarak oyuna devam ediyoruz.
Sayfa 2

    Eğer eski Splatterhouse oyunlarının hayranlarındansanız yeni nesil oyunun size bir sürprizi de var. Bazen oyunumuzda 2D düzlemde ilerlediğimiz bölümler de var ve bu bölümler bize eski günleri hatırlatmayı başarıyor. Açıkçası ben bu 2D bölümleri 3D bölümlerden daha eğlenceli buldum. Zaten yeni nesil Splatterhouse'da serinin ilk 3 klasik oyununu da açma şansına sahibiz.

    Derin olmasa da hoş bir hikaye sunumu olan yeni nesil Splatterhouse tekrar eden savaşlara sahip olsa da yetenek gelişim sistemi ile oynanış süresini arttırıyor. Oyunda Fast Attacks (hızlı ataklar), Heavy Attacks (Ağır ataklar), Grab (yakalama) Sprint/Roll (koşma/yuvarlanma) Slash, Smash, Health, Mask, Weapon gibi özelliklerinizi toplam 5 dereceye kadar geliştirme imkanınız var. Bunları da solda göreceğiniz kan yüklü kavanozla yapıyorsunuz. Bir bakıma para yerine geçen bu kavanozda kan miktarına göre özellikleriniz arttırma şansınız var.

     Oyunun eğlenceli olması için bu kombo seçenekleri ve karkater gelişimi biraz katkı sağlasa da ben yine de daha az sayıda, ama gelişmiş yapay zekaya sahip düşmanları tercih ederdim. Bu kadar fazla düşmanla savaşmak bir süre için eğlenceli olsa da daha sonra tekrar hissi sizi bulantıyor. Oyunda tuzaklar ve platform öğeleri de bulunuyor, ama bunlar o kadar zorlayıcı cinsten değiller ve oyunda pek bir ağırlıkları yok.
    Namco Bandai her ne kadar görseller konusunda başarılı bir firma olsa da oyunun geliştiricisi BottleRocket bu konuda pek de iyi bir iş çıkaramamış. Çevre tasarımlarının kalitesi günümüz oyunlarının çok altında ve mekanlardaki eşyaların büyük bölümünün kırılamaması da sinir bozucu. Genellikle kapalı mekanlarda geçen oyundan daha kaliteli ışıklandırma ve kaplamalar beklerdim. Rick'in ve diğer düşmanların görsel kalitesi de tıpkı çevresel ayrıntılar gibi düşük. Özellikle oyunun başındaki harika sinematikten sonra insan çok daha fazlasını bekliyor. Ayrıca etrafa sürekli yayılan kan efektinin de ekrana bulaşmadığı takdirde kötü göründüğünü söyleyebilirim. Oyunun ana amaçlarından birisi kan dökmek ise en azından bu konuda daha yaratıcı olunabilirmiş. Splatterhouse'dan görsel olarak pek bir şey beklememelisiniz. Açıkçası bütün oyun sinematiklerden oluşsa oturup sonuna kadar izleyebilirdim, ama oyunu bitirmek için ya boş zamanınızın olması ya da Splatterhouse fanatiği olmanız gerek.
     Splatterhouse'da en çok hoşuma giden şeylerden birisi de The Terror Mask'in seslendirmesi oldu. Komik ve alaycı diyaloglara sahip olan oyunda The Terror Mask'in Rick'e alay etmesi veya bazen düşmanları öldürdükçe yorum yapması kulağa çok hoş geliyor. Gerek diyaloglar gerekse de başta The Terror Mask olmak üzere başarılı seslendirmeler duyuyoruz. Rick'in konuşması da onun görünümüne tam oturmuş. Tabi sesler konusunda eksiklikler de yok değil. Düşmanlara vurunca Cüneyt Arkın filmlerindeki gibi tekrar eden ve hiç de inandırıcı olmayan sesler duymak veya çevrede kırdığımız eşyalardan çıkan sesler sinir bozucu. Bunun yanı sıra canavarların çıkardığı seslerin de akılda kalır bir yanı yok. Oyunun başında çalan müzikten sonra yoksa bütün oyun böyle mi demiş ve korkuya düşmüştüm, ama Howard Drossin tarafından bestelenen müzikler ilerleen bölümlerde sizi atmosfere sokmaya fazlasıyla yardımcı oluyor. Kan banyosu yaparken bu tür gitar melodileri ve sert parçalardan daha iyisi olabilir mi? Eğer sert parçalardan hoşlanmam diyorsanız, genel olarak müziklerin oyunla çok uyumlu olduğunu ve sizi rahatsız etmediğini söylemeliyim.