Castlevania: Lords of Shadow
Levent Polater

Sayfa 1

 
    Oyun tarihine baktığımız zaman bazı oyunlar var ki oyuncuların gönlünde taht kurmayı çok eski zamanlardan beri başarmışlardır. Bu oyunlara birçok örnek verebiliriz. Bu oyunların en son halkalarını oynama şansı bulan yeni nesil acaba hiç merak ediyor mu bu oyun nasıl bu hale geldi, senaryosu nasıl ve ne şekilde oluşturuldu, başlangıç oyunu nasıldı diye? Bu bilgiler o kadarda önemli değil gibi, öyle değil mi? Aslında o oyunun o hale gelip size o eğlenceyi sunmasında en büyük pay bu bilgilerde bitiyor. Bu tarz uzun soluklu seriler için başlıca gösterebileceğimiz örnekler arasında Castlevania serisini verebiliriz. Yapım aşamasında olan ve merak içerisinde beklenen yeni Castlevania: Lord of Shadow, bizi ne denli tatmin edecek, gelin hep beraber bakalım, ama önce kısa bir Castlevania geçmişine göz atmaya ne dersiniz?

     Konami tarafından hayata getirilen Castlevania serisi ilk olarak Akumajo Dracula (Devil's Castle Dracula) adı altında 26 Eylül 1986 tarihinde çıkışını yaptı. Önce Family Computer Disk System platformunda boy gösteren Devil's Castle Dracula daha sonra 30 Ekim'de MSX 2'ye Vampire Killer adıyla port edildi. Oyun Japonya'da epey bir ilgi görmesine rağmen Japonya dışında pek dikkat çektiği söylenemez. Fakat oyunun FDS versiyonunun kartuş formatına getirelerek efsane Nintendo konsolu NES için port edilince işte o zaman Devil's Castle Dracula'nın adı Amerika ve Avrupa'ya Castlevania adıyla sunuldu ve serinin başlangıcı Japonya'nın dışında başlanmış oldu.Yani bir bakıma Castlevania efsanesi o anda doğdu denilebilir.

     İlk oyun tipik bir platform oyunu gibi gözüksede diğer oyunlardan farklı yönleri hemen göze batmıştı. Bir kere içinde vampir ve vampirlerle alakalı şeyler bulunduran bir oyun olması kendisini hemen diğer oyunlardan ayırıyordu. Vampirleri avlamayı gelenek haline getirmiş Belmont klanından Simon Belmont'u kontrol ettiğimiz ilk oyunda Dracula'nın şatosunda birbirinden karışık mekanlarda ilerleyerek tüm Boss'ları alt etmeye ve en sonunda Dracula'nın kendisini bulup yok etmeye çalışıyorduk. Belmont'un "Vampire Killer" adlı kamçısı, klanınında babadan oğla geçen efsane bir silah olmasıyla biliniyor. Bu silahla öldürülen onlarca vampiri saymıyorum bile...

     Castlevania özellikle serinin 97 yılında çıkan oyunuyla popüleritisinde çok büyük bir artış yakaladı. Bu oyunu tahmin etmekte Castlevania hayranları pek zorlanmyacaklardır, evet kesinlikle doğru, Playstation'a çıkan Castlevania: Symphony of the Night, serinin çoğu kesime göre en iyi oyunu olarak düşünülüyor. Symphony of the Night'da kullanılan yeni oynanış stili özellikle Metroid'de kullanılan 'side-scrolling' (Yana sürüklenerek) sistemine benzer olması nedeniyle kimine göre "MetroidVania" veya "Castleroid" olarak taklit bir oyun gibi görülmeye başlansada daha sonra kendini bu aşağılamadan alnının akıyla kurtarmayı başaran bir oyun olmuştur. Symphony of the Night, özellikle üzerinde taşıdığı konsol RPG öğeleri sayesinde çok keyifli anlar yaşatmayı başarıyordu, silah, zırh, ve eşya toplama oyuna getirilen yegane yeniliklerden biri oluyordu. Bundan sonra çıkan Castlevania'lar da aynı çizgiyi devam ettirdiler.

 
    Lafı epey uzattım sanırım, şimdi iyisi mi bu harika serinin son halkası olacak olan Castlevania: Lords of Shadow'a geçelim. Lords of Shadow bilhassa N64'de çıkan ilk 3D Castlevania olma özelliği taşıyan oyundan ve bundan sonra PS2'deki Curse of Darkness'dan sonra özellikle benim gibi sıkı hayranları tarafından biraz tedirginlikle karşılanıyor. Çünkü seriyi epey bozan 2 yapım olduklarını kabul etmeliyim. Aslında artık bunun geri dönüşü yok, çünkü şimdiki oyun çağında böyle bir seriyi yeni-nesil konsollara 2D macera şeklinde çıkarmak biraz 'geri kafalılık' olabilirdi. Gerçi Lords of Shadow'un şu andaki gelişticisi olan MercurySteam'in yapımcısı Dave Cox verdiği bir röportajda ilk önce LoS'u 8 bitlik ilk Castlevania'nın remake'i olarak yapmak istediklerini daha sonra bundan vazgeçtiklerini belirtiyor. Yani işin zor kısmını seçen MercurySteam, hazırladığı Castlevania ile bizi doyurabilecek mi acaba?
Sayfa 2

 
     Symphony of the Night'dan sonraki Castlevania'lara baktığım vakit, sadece DS'deki Dawn of Sorrow'a ısınabildiğimi söylemeliyim. Castlevania'nın da Konami'nin iyice özünden çıkan bir diğer oyunu olan Silent Hill gibi kaybolmasından bende dahil çoğu hayranı korkuyor. Fakat Lords of Shadow'un bir konuda özüne dönmesi beni epey sevindirdi. Artık yine zincir kamçımız ve Holy Water'ımız (Kutsal Su) ile temele döneceğimiz açıklandı.
 
    Lords of Shadow'da ana karakterimizin ismi Gabriel olacağını biliyoruz. Hikaye ile ilgili çok az bilgi açıklanmasına rağmen, şimdiye dek açıklanan bilgileri sizlerle paylaşayım; Mistik bir şövalye grubunun üyesi olan ve eşi şeytanlar tarafından öldürülen Gabriel, büyük bir acı içindedir. Gabriel'i ziyarete gelen eşinin ruhu, kendisi ve en son ölen tüm ruhların Gölgenin Lordlarının (Lords of Shadow) yaptıkları bir büyü yüzünden Dünya'ya hapsolduklarını açıklar. Bunun üzerine macerasına başlayan Gabriel'in oyunda Tanrı ve Şeytan maskelerinin peşinde olacağı açıklandı. Bunun Lordların büyüsünü bozmakla ilgisi olacağı tahmin ediliyor. Oyundaki oynanışın ise özellikle God of War III veya Dante's Inferno'ya çok yakın olacağı belirtiliyor. Mercurysteam oyunda aksiyon damarını en üst noktada tutmak için elinden geleni yaparken bir yandanda Castlevania'ya has platform öğelerini tasarlamaya çalışıyor. Oyunda puzzle elementi de görebileceğimiz az çok belirtilmişti. Oyunda kullanılacak "fixed" kamera ile savaşlarda kaybolmak çok zor olacak. Zaten artık bu kamera yönteminin TPS'lerde değişmez hale geldiğini görüyoruz.
 
    Gabriel'in kamçısı belki size Kratos'un Chaos Blades'ini hatırlatabilir. Bir kere baştan söyleyeyim, Lords of Shadow'u God of War veya Dante's Inferno gibi oynamaya kalkışırsanız çok büyük yanılgıya düşersiniz. Oyunu oynarken tuşlara rastgele basmak yerine mantıklı tuş kombinasyonlarını kullanmak en akıllıcası olacaktır. Çünkü Mercurysteam oyunun hızını olabildiğince yüksek tutacağını söylüyor. Yani Ninja Gaiden veya Bayonetta hızında God of War veya Dante's Inferno tadında bir savaş sistemi oyunda bizi bekliyor olacak. Ben bu sistemden epey umutluyum, bakalım ne ile karşılaşacağız. Savaş sistemiyle ilgili konuşmak gerekirse, savaş esnasında çok büyük ihtimalle bir komboyu yarıda kesip farklı combolara anında geçiş yapılabilecek, Devil May Cry serisinde gördüğümüz gibi kombo esnasında veya havadayken silah değiştirme imkanına sahip olabileceğiz. Gabriel, Combat Cross kamçısının yanında ikinci silahlara da sahip olacak. Bunların neler olacağını Castlevania serisiyle aşina oyuncular tahmin etmekte zorlanmayacaklardır. Bu ikincil silahlar karşımıza birçok formda çıkacaklar, fırlatabilen bıçaklar, baltalar, kutsal su veya Symphony of the Night'daki Kutsal İncil gibi. Şimdilik Lords of Shadow'daki ikincil silahlar açıklık kazanmadı fakat oyunda önemli bir rol oynayacakları kesin.

     Bunun yanısıra LoS'un oynanış sistemini en çok etkileyecek olan sistemlerden biri de Light (Işık) ve Dark (Karanlık) sihir tabakaları oluyor. Bu tabakalar sayesinde Gabriel'e ister saldırı yetenekleri ister defansif güçlendirmeler sağlayabileceksiniz. Henüz bu sistem tam olarak açıklanmasa da kazandığınız tecrübe puanları doğrultusunda, oyundaki yetenek ağacından yeterli puanlar harcayıp Gabriel'e istediğiniz yetenekleri bu şekilde kazandırabilineceği konuşuluyor. Bu arada tecrübeden bahsetmişken, Lords of Shadow'un diğer Castlevania'larda olduğu gibi çok karışık ve yeniden oynanabilirliği yüksek bölümlerden oluşacağını söylemeliyim. 50 görevlik bir macera üzerinde kurulan oyunda eski Castlevania oyunlarından tanıdık şeyler görebileceğimiz de verilen bilgiler arasında yer almıyor değil. Oyunu tam anlamıyla bitirmek istiyorsanız, Lords of Shadow'u %200.6 oranında bitirmeniz gerekiyor. Castlevania serisine uzak olanların "Nasıl yani?" dediklerini duyar gibi oldum. Castlevania'yı bilenler, oyunun ana hikayesinin dışında binbir çeşit yan görevlerin bulunacağına şimdiden kendini hazırlamışlardır. Oyundaki neredeyse her ana ve gizli görevi yapıp, oyundaki haritanın heryerini gezebildiğinizde bu orana ulaşmak mümkün oluyor. Yani sadece ana-hikayeye odaklanmamak yine önemli bir detay haline gelecek gibi.
 
 
    Müzik departmanı her zaman olduğu gibi yeni Castlevania'da da önemli bir rola sahip. Gabriel'in eşi öldüğünden oyunda epey dramatik sahnelerle karşılaşacağız. Daha önce belirttiğim gibi ölen eşini huzura erdirmeye çalışan bir adamın hikayesini konu edinecek olan Lords of Shadow'da duygusal parçalara şimdiden hazır olun. Yine karanlık bir tema ile sunumu yapılacağından duygusallığın yanında biraz da alışık olduğumuz türde bizi geren parçalarda her zamanki gibi önemli bir konuma sahip olacaklar. MercurySteam'den Cox, bazı parçaları Castlevania serisini takip edenlerin anımsayabileceğini belirtti. Acaba oyunda eski oyunların parçalarından ezgilerde mi göreceğiz? 
 
    Uzun lafın kısası, bence yeni-nesil Castlevania harika olacak. Endişeniz var biliyorum, ancak Konami'nin ve MercurySteam'in işini sağlam yapacaklarını düşünüyorum. 2010'un en sıkı oyunlarından birine şimdiden hazır olun diyorum. Gabriel ile vampir avımız Lords of Shadow'da daha da gösterişli olacak.