Haftalık Dizi ve Film Önerisi 02: The English Game - Moneyball

Özgür Eroğlu

Geçen hafta başladığımız haftalık dizi ve film önerileri yazımıza ikincisi ile devam ediyoruz. İleride gelecek olan bölümleri takip etmek için buraya tıklayarak ulaşacağınız sitenin, sağ tarafındaki künye bölümünden “Takibe Al” butonuna tıklayabilirsiniz.

Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.
 
Dizi Önerisi: The English Game
 
 
20 Mart 2020 tarihinde Netflix üzerinden yayınlanan dizinin yaratıcılığını Sherlock Holmes and Doctor Watson ve Downton Abbey gibi yapımlarda yazarlık yapan Julian Fellowes yapıyor. Bir mini dizi olan The English Game 6 bölümden oluşuyor ve dizinin oyuncu kadrosunda; Edward Holcroft, Kevin Guthrie, Charlotte Hope, Niamh Walsh, Craig Parkinson, James Harkness ve Ben Batt gibi isimler bulunuyor. Sizin de fark edebileceğiniz gibi dizinin yaratıcısı İngiliz Dönem Dizisi yapma konusunda tecrübeli.

The English Game de tam olarak bir İngiliz Dönem Dizisi. The English Game, gerçek bir hikayeyi konu alıyor: Modern futbolun ve profesyonel futbolculuğun ilk adımları. Dizide bulunan tarihi isimler arasında, ünlü olan ilk profesyonel futbolcu Fergus Suter ve bazı gazeteler tarafından tanınmış ilk futbol yıldızı olarak kabul edilen Arthur Kinnaird bulunuyor. The English Game, profesyonel futbolculuğun ve modern futbolun ilk adımlarını anlatırken, bir yandan da işçi sınıfı ve burjuva sınıfı arasındaki farklara da değiniyor. Dizi futbolu bir amaç olarak değil, işçiler ve burjuvalar arasındaki adaletsizliği anlatmak için bir araç olarak kullanıyor.

Hem burjuva sınıfı hem de işçi sınıfı futbolun kendi oyunu olduğunu düşünüyor. Ancak futbol, burjuvalar için sadece bir eğlenme aracıyken, işçiler için bir umudu simgeliyor. İskoçya’nın Glasgow şehrinde Patrick forması giyen Jimmy Love ve Fergus Suter, para karşılığında fabrika işçilerinden oluşan Darwen takımına transfer olurlar. Elbette o zamanlar transfer gibi bir durum olmadığı için hem burjuva sınıfı hem de işçi sınıfı bu duruma tepki gösterir. Federasyon bunun bir kural ihlali olduğunu düşünür, ancak yeterli kanıt bulamazlar ve kendilerini yenemeyeceklerini düşündükleri için çok fazla üstünde durmazlar. Evet, Federasyon üyeleri işçi sınıfının karşısındaki takımda forma giyiyor.
 
 
Dediğim gibi profesyonel futbolculuğun ve modern futbolun kuruluşu anlatılsa da aslında bu durum sadece bir araç olarak kullanılıyor. Dizinin asıl dikkat çekilmek istenilen tarafı işçi sınıfı ve burjuva sınıfı arasındaki adaletsizlik. Dizi, futbol ve işçi sınıfının hikayesini birbirine bağlarken; bir yandan da arka planda, bazı karakterlerin özel hayatlarını da daha ayrıntılı bir şekilde işliyor. Bu da özellikle Arthur Kinnaird ve Fergus Suter gibi karakterlerin, karakter gelişimini oldukça iyi aktarmasını sağlıyor. Ayrıca gerçeklik payı olup olmadığını bilmediğim ve bahsetmek istediğim bir konu da futbolu oynama tarzları. Burjuva kesimi futbolu daha çok “Amerikan Futbolu” tarzında oynuyor. Fergus Suter liderliğindeki işçi takımları ise pas odaklı bir futbol sergiliyorlar. Bu da futbolun gelişimini güzel bir şekilde bizlere yansıtıyor.

Her ne kadar günümüzde profesyonel futbolculuğu kabul etmiş olsak da diziyi izlerken sürekli taraf değiştireceksiniz. Muhteşem oyunculuklar ve dönemi hem görsellik hem de müzikleri ile muhteşem yansıtan diziyi, mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum. Özellikle spor sevdalıların hiçbir sporu izleyemediği şu günlerde gerçekten ilaç gibi bir dizi. Her ne kadar konu futbolun dışına çıktığında yer yer can sıksa da bir yerden sonra dizinin amacının farklı olduğunu anlıyorsunuz ve kendinizi kaptırıyorsunuz. Kısacası eğer futboldan nefret etmiyorsanız, mutlaka izlemelisiniz.
 
Film Önerisi: Moneyball
 
 
2011 yılında vizyona giren, yönetmenliğini Bennett Miller’ın yaptığı filmin oyuncu kadrosunda; Brad Pitt, Jonah Hill, Chris Pratt ve Philip Seymour Hoffman gibi isimler bulunuyor. Yayınlandığı yıl ise 6 farklı dalda Oscar’a aday gösterilmişti. Her ne kadar bu yapım da spor yapımı gibi dursa da burada da spor bir amaç olarak değil, araç olarak kullanılıyor. Ve yine gerçek bir hikaye.

Filmin konusu ise, siz farkında olmadan hayatınızı şekillendiren bir bilim türü: Veri bilimi. Son zamanlarda ya sizin başınıza gelmiştir ya da mutlaka etraftan duymuşsunuzdur: “Telefonlarımız bizi dinliyor.”. Eğer bunu duymadıysanız, geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen Facebook davasını duymuşsunuzdur. Teknolojik aletler bizleri dinliyor mu bilmiyorum, ama verilerimizi bize karşı veya bizim için kullandıkları kesin bir bilgi. En basit şekliyle anlatırsak; siz herhangi bir ürünü internette arattığınızda, bir sonraki internet ziyaretinizde mutlaka o ürünle ilgili şeylerin reklamını görüyorsunuz. Bu olay temelde veri bilimiyle gerçekleşiyor. Bunun daha derinine gidersek, gerçekten de hayatınızın her noktasında veri bilimi bulunuyor. Örneğin; sporcuların antrenman şekilleri, oyuncuların veya takımların oynayış şekli, video oyunlarının geliştirilmesi, herhangi bir ürünün ne zaman, nerede ve nasıl bir reklam ile piyasaya sürüleceği ve politik seçimler.
 
 
 
Eğer daha önce bu konu hakkında pek fazla bilgiye sahip değilseniz, örnekleri biraz daha açıklayayım. Candy Crush oyununda bildiğiniz gibi bölümleri sırayla bitirerek diğerine geçiyorsunuz. Geliştirici ekip ise oyunda bölümlerin ortalama geçilme dakikalarını inceliyor. Özellikle bir bölümde oyuncuların zorlandığını ve geçme sürelerinin uzun olduğunu görüyor. Sonrasında öğreniyorlar ki oyuncular genellikle o bölüm sırasında oyunu siliyorlar. Bunun üzerine o bölümün zorluğunu düşüyorlar ve oyunun oyuncu sayısındaki düşüş ortadan kalkıyor. İşlerin çok daha ciddi kullanıldığı bölüme gelirsek de politik seçimleri rahatlıkla örnek olarak gösterebiliriz. Bu konuyu size uzun uzun anlatmak yerine kısaca Netflix’te bulunan The Great Hack belgeselini izlemenizi önereyim. Amerika Başkanı Trump’ın seçimleri nasıl kazandığını çok güzel bir şekilde açıklıyor.

Dediğim gibi veri bilimi sporun içerisinde de günümüzde oldukça fazla kullanılıyor. Bunun ilk kullanıldığı yer ise filmin de konusu olan Oakland Athletics isimli beyzbol takımı. Şampiyonluğu son anda kaçıran Oakland Athletics’in yıldız oyuncuları birer birer satılıyor. Takımın bir sonraki sezonda başarı yakalayabilmesi için kaliteli oyuncular alması gerekiyor, ancak yeterli paraları bulunmuyor. Şans eseri veri bilimci Peter Brand ve Oakland Athletics’in hocası Billy Beane bir araya geliyorlar. Peter Brand ise sadece veri bilimini kullanarak piyasadaki en ucuz ve en iyi oyuncuları buluyor. Çoğu kulübün, yüzüne bile bakmadığı oyuncuları toplayarak şampiyonluk yolunda ilerlemeye çalışıyorlar.
 
Film olarak bakıldığında bazı küçük problemleri bulunuyor, ancak konusu gereği kesinlikle izlemelisiniz. Hem veri biliminin ne kadar önemli olduğunu daha net bir şekilde görebilir, hem de ortalama üzeri bir film izleyerek kaliteli vakit geçirebilirsiniz.